İdare Hukuku
İdare hukuku, genel hukuktan farklılıkları olan kamu tüzel kişilerinin faaliyetlerini düzenlemek için var olan kuralların bütünüdür, şeklinde tanımlanır. İdare hukukunun teknik nitelikleri; genç bir hukuk dalı olması, tedvin edilmemiş olması ve yargı içtihatlarıyla oluşturulması şeklinde belirtilmiştir. İdarenin kamu kudretinden kaynaklanan ayrıcalıklarını uygulamaya koyduğu durumlarda “kamusal işlerin yönetilmesi” söz konusudur. İdare kişilerle, bu kişilerin kendi aralarında yaptığı hukuki işlemlerdeki gibi, kamu gücü kullanmadan özel hukuka tabi ilişkilerde de bulunabilir. Kamusal işlerin yürütülmesinde idarenin kamu hukukunun özgün bir alanına tabi kılınması ve bu alanda ortaya çıkan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi esastır.
İdari Yargı
Türkiye’de idari yargı teşkilatı İdare Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay’dan oluşmaktadır. İdari yargı sisteminin dayanağı Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası’dır.
İdare mahkemeleri; genel olarak vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olan davalar haricindeki idari işlemlerin iptali ve idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini için açılan tam yargı davalarını karara bağlamakla görevli genel mahkemelerdir. Ayrıca, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklardan hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ile özel Kanunlarda Danıştayım görevli olduğu belirtilen ve İdari Yargılama Usulü Kanunu ile idare mahkemelerinin görevli kılınmış bulunduğu davaları çözümler. İdare mahkemeleri genel olarak bir başkan ve iki üyeden oluşan heyetler hâlinde çalışmaktadır. Ancak belirli bir tutarın altında kalan parasal uyuşmazlıklarda, tek hâkimle de karar verebilmektedir.
Vergi mahkemeleri; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları ile bu konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uygulanmasına ilişkin davaları çözümler. Vergi mahkemeleri genel olarak bir başkan ve iki üyeden oluşan heyetler hâlinde çalışmaktadır. Ancak belirli bir tutarın altında kalan parasal uyuşmazlıklarda, tek hâkimle de karar verebilmektedir.
Bölge idare mahkemeleri, genel olarak idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurularını inceleyip karara bağlamak, yargı çevresindeki idare ve vergi mahkemeleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını kesin karara bağlamakla görevlidir. Bölge idare mahkemeleri bir başkan ve iki üyeden oluşan heyetler hâlinde çalışmaktadır.
İdari yargının en üst mercii olan Danıştay, Anayasa’nın 155’inci maddesinde ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 23’üncü maddesinde belirtildiği üzere; idare mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlara ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar. Danıştay’ın temyiz mercii olarak görevi, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde ortaya çıkan hukuka aykırılıkların denetimini yapmakla sınırlıdır. Kanunda yazılı idari davaları ilk ve son derece mahkemesi olarak karara bağlar. Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında 2 ay içinde düşüncesini bildirir. Cumhurbaşkanlığı tarafından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir ve 2575 sayılı Kanun ile diğer kanunlarla verilen görevleri yapar.
2575 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi gereği ilk derece mahkemesi olarak Danıştay, “Cumhurbaşkanı kararlarına; Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlere; Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere; Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere; Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere; Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları karara bağlar; Danıştay, belediyeler ile il özel idarelerinin seçimle gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri hakkındaki istemleri inceler ve karara bağlar” hususlarını inceler ve karara bağlar.
Anayasa’nın 158’inci maddesinde ise “Uyuşmazlık mahkemesi, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.” hükmüne yer verilerek idari yargı ile adli yargı organları arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları çözecek merci belirtilmiştir.
İdari Yargının Kapsamına Giren Dava Türleri
2577 sayılı İYUK’un 2’nci maddesinde idari dava türleri; iptal davası, tam yargı davası, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.
İptal davası, 2577 sayılı İYUK’un 2/a maddesine göre; “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar” dır. Sarıca, iptal davasını en geniş anlamıyla şu şekilde tanımlamaktadır: “İptal davası, idare tarafından ittihaz olunan icrai bir karardan şahsi, meşru ve aktüel bir menfaati muhtel olan bir şahsın, idari bir mahkemeye müracaat ederek, bu kararın mevzuata, hukuka-salahiyet, saik, mevzu, şekil veya maksat cihetlerinden biriyle- aykırılığından ötürü bozulmasını istemesidir.”
Tam yargı davası, İYUK’un 2/b maddesinde; “idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan dava” şeklinde tanımlanmıştır. İptal davası açmak için menfaat ihlali şartı yeterliyken, tam yargı davası açmak için kişisel bir hakkın ihlali gereklidir. Eğer bir idari işlem veya eylem ilgilisi üzerinde parayla ölçülebilir bir etki, zarar doğuruyor ise böyle bir idari işlem veya eylem için tam yargı davası açılabilir. Tam yargı davalarının çeşitlerini tazminat davaları ve istirdat davaları oluşturmaktadır. Tazminat davaları, genellikle idarenin vermiş olduğu zararın, idarenin mali sorumluluğuna dayanılarak giderilmesi için açılan davadır. İstirdat davası ise haklı bir neden olmaksızın idarenin mal varlığına geçmiş olan malın ya da paranın geri alınmasını sağlamak için açılan davadır. Örneğin, fazla ödenen bir verginin geri alınması için açılan dava, tam yargı davasıdır.
Subay ve Astsubayların Zorunlu Hizmet Süreleri
Zorunlu Hizmet Süresi Nedir? 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu 112. maddesi gereği, muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve...
Devamını OkuPasaport Tahdidinin İptali
Pasaport Tahdidi Nedir? Pasaport tahdidi işlemi bir kimsenin yurt dışına çıkmasını engellemek amacıyla idare tarafından tesis edilen bir idari işlemdir....
Devamını Oku