İcra İflas Hukuku
İcra İflas Hukuku Nedir?
Takip Hukuku (Cebrî İcra Hukuku)-İcra ve İflâs Hukuku
Maddî hukuktan kaynaklanan taleplerin devletin yetkili organları ve devlet gücü tarafından gerçekleştirilmesine hizmet eden faaliyetin tümüne cebrî icra faaliyeti; buna ilişkin kuralları düzenleyen hukuk dalına ise cebrî icra hukuku veya takip hukuku denir. Takip hukuku veya cebrî icra hukuku, üst ve genel bir kavram olmakla birlikte, bugün takip hukukuna icra ve iflâs hukuku da denilmektedir. İcra ve iflâs hukuku, zaman zaman takip hukukunu ifade etmek için kullanılmaktaysa da, esasen icra hukuku ve iflâs hukuku, takip hukuku içinde yer alan alt bölümlerdir. Bunların dışında, konkordato, tasarrufun iptali davası, ihtiyati haciz de takip hukuku içinde düzenlenmekle birlikte, aslında gerçek anlamda ne icra ne de iflâs prosedürüne dahildir.
Alacak-Borç; Alacaklı-Borçlu
Takip hukuku talepte bulunan kimsenin maddî hukuktan kaynaklanan talebinin elde edilmesine hizmet etmekle birlikte, bu talebin konusu ne olursa olsun takip hukuku bakımından genel olarak alacak veya borç biçiminde ifade edilmektedir. Takipte alacak veya borç kavramları, bir noktada davada kullanılan, dava konusunun (müddeabih) takipteki karşılığıdır. Takip hukukunda takibin tarafları olarak alacaklı ve borçlu yer alır. Takip hukukunda da alacaklı ve borçlu olarak iki taraf bulunmaktadır. Takibin şekli ne olursa olsun bir tarafta alacaklı diğer tarafta da borçlu yer alır. Örneğin, bir şeyin yapılması veya yapılamamasına ilişkin yürütülen takipte de talepte bulunan, alacaklı; karşı taraf, borçludur. Aynı şekilde bir çocuk teslimine ilişkin yürütülen takipte, talepte bulunan taraf, alacaklı; diğer taraf, borçlu olarak adlandırılır. Alacaklı veya borçlunun mutlaka maddi hukuk açısında da alacaklı ya da borçlu olması gerekmez. Gerçekte alacaklı olmayan kişi de bir takip yaparsa alacaklı sıfatını alır. Ancak bu kişi gerçekte alacaklı değilse, yaptığı takibin başarı ile sonuçlanması kural olarak mümkün olmaz.
Takip İşlemi
Genel anlamda icra takiplerine yön ve şekil veren işlemlere takip işlemleri denir. Takip işlemleri de taraf takip işlemleri ve icra takip işlemleri olarak ikiye ayrılır. Taraf takip işlemi genel anlamıyla, takip prosedürü içinde tarafların yaptıkları, takibe yön ve şekil veren, çoğunlukla da icra takip işlemlerinin yapılmasını sağlamaya yönelik işlemlerdir. Örneğin, takip talebi, haciz ve satış talepleri, taraf takip işlemidir. İcra takip işlemleri ise kural olarak, icra organları tarafından borçluya karşı yapılan, cebrî icranın ilerlemesini sağlayıcı nitelikte işlemlerdir. Örneğin, ödeme veya icra emri tebliği, haciz ve satış işlemleri icra takip işlemleridir. İcra takip işleminin üç unsuru bulunmaktadır:
i) İcra organları tarafından yapılmalıdır,
ii) Borçluya karşı yapılmalıdır,
iii) Cebrî icranın ilerlemesini sağlayacak nitelikte olmalıdır.
Yani, icra takip işlemi alacaklıyı borçlunun malvarlığından alacağını almaya yaklaştırıcı nitelik taşımalıdır. Bu üç unsuru taşıyan işlem icra takip işlemidir. İcra organları tarafından yapılan işlemlerin icra takip işlemi olup olmadığının tespiti, hatta bir işlemin genel olarak taraf takip işlemi mi yoksa icra takip işlemi mi oluşturduğunun tespiti, o işleme bağlanan sonuçlar bakımından önemlidir.
İcra Takibi (Cüz’i İcra)
İcra takibinde borçlunun karşısında bir veya birkaç alacaklı bulunur ve borçlunun malvarlığına dahil olan şeylerden bir veya birkaçı cebrî icranın konusunu oluşturur. Alacaklı, borçluya karşı takip yapar; takip kesinleşince, borçlunun alacağa yeter miktar malı haczedilir, satılır ve alacaklının alacağı ödenir. Geriye bir para artarsa bu da borçluya iade edilir. Bu yola başvurmak isteyen her alacaklı, her borçluya karşı, bu icra prosedürünü işletebilir. Ancak cüzi icra hukuku da değişik bakımlardan alt ayrımlara tâbi tutulur.
İlâmlı İcra: Kural olarak bir kimsenin hakkı yerine getirilmez veya ihlâl edilirse, bu kimse mahkemeye başvurarak bu ihlâlin önüne geçilmesini veya hakkının iade edilmesini talep eder. Mahkeme yaptığı yargılama sonunda talepte bulunan lehine karar verirse, muhatap davalının -ki bu kişi takip hukuku bakımından borçludur- bunu yerine getirmesi gerekir. Şayet davalı mahkeme kararının gereğini gönüllü olarak yerine getirmezse, alacaklı icra dairesine başvurup ilâmın gereğinin yerine getirilmesini talep eder ve borçluya bir icra emri gönderilir. Borçlu kendisine verilen sürede icra emrine uygun davranmazsa, icra emrinin konusu borç, kanunda öngörülen şekillerde zorla yerine getirilir. Bu takip yolunda, daha önce mahkemede bir yargılama yapılmış olduğundan borçlunun savunma ve takibe engel olma imkânı oldukça sınırlıdır. Borçlunun kural olarak bu takibe karşı koyarak durdurması mümkün değildir. Alacaklı, borçluya karşı konusu para olan ya da olmayan tüm talepleri için bu yola başvurabilir. Ayrıca konusu paradan başka bir şey olan alacaklar için alacaklının ilâmlı icra yoluna başvurması zorunludur.
İlâmsız İcra: Kanunumuz, ilâmlı icra dışında, sadece para ve teminat alacakları için ilâmsız icra yolu ile takibi de kabul etmiştir. Bu yolda, alacaklının alacağının mahkeme ilâmı ile tespit edilip hüküm altına alınması gerekmez. Alacaklı, doğrudan icra dairesine başvurarak borçluya karşı takip yapabilir, hatta genel haciz yoluyla takipte, alacaklının elinde herhangi bir belge bulunması da şart değildir. Bir kimseden alacağı olmayan bir kişi dahi bu yola başvurabilir. Ancak, bu takip yolunun başarı ile sonuçlanması için borçlunun takibe itiraz etmemesi gerekir. Bu yolda, borçluya, kendisine karşı yürütülen takibe itiraz ederek takibin sonuçlanmasına engel olma imkânı tanınmıştır. İlâmsız icra para ve teminat alacakları için öngörülmüş olmasına rağmen, kanunda özellikle kira alacağının ödenmemesi ve kira süresinin sona ermesi durumunda tahliye talebi için de ilâmsız icra yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir. İlâmsız icra yolu da kendi içinde: i) Genel haciz yolu (İİK m. 46-144), ii) Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu (İİK m. 167-176), iii) Kiralanan taşınmazların tahliyesi (İİK m. 269-275) olarak üçe ayrılır.
Rehnin Paraya Çevrilmesi Yolu ile Takip: Rehinli alacakların özelliği sebebiyle kanun koyucu, alacağı rehinle temin edilen alacaklılar için ayrı bir takip yolu öngörmüştür. Ancak, bu yol diğer teminatlar için değil; sadece rehinle teminat altına alınan alacaklar için geçerlidir. Rehinli alacaklı, kural olarak doğrudan ilâmlı veya ilâmsız icra yoluna ya da iflâs yoluna başvuramaz. Kanunda belirtilen istisnalar dışında, rehinli alacaklının önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurması gerekir (İİK m. 45). Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, ilâmlı (İİK m. 150/e, 150/h, 150/ı) ve ilâmsız (İİK m. 145-150/d) takip olarak ikiye ayrılmaktadır. Rehin alacaklısı, rehinle teminat altına alınan borç vâdesinde ödenmediğinde, bu yollara başvurarak rehnin satılmasını ve bedelinden alacağının ödenmesini isteyebilir. Alacaklı alacağının rehinle karşılanamayan kısmı için daha sonra diğer takip yollarına başvurabilir. Görüldüğü üzere, burada icranın konusunu, alacağın teminatı olarak gösterilen rehin oluşturur.
İflâs (Külli İcra)
Bu cebrî icra yolunda, cüzi icradan farklı olarak borçlunun karşısında tüm alacaklıları bulunur ve takibin konusunu borçlunun tüm malvarlığı oluşturur. Ancak bu takip yoluna tüm borçlular için değil, iflâsa tâbi borçlular için başvurulur. Bu sebeple iflâs hukukunun uygulama alanı icra hukukuna göre daha dardır. İflâs yolunda borçlunun bütün malvarlığı satılır ve elde edilen para ile borçlunun bilinen tüm alacaklılarının alacakları ödenir. Bunun sonunda artan bir para kalırsa borçluya verilir. İflâs yolunda temel ilke, alacaklılar arasındaki eşitliktir. Borçlunun malvarlığı alacaklarını tam karşılamazsa, kanunda öngörülen şekilde, para alacaklılar arasında alacakları oranında (garameten) paylaştırılır.
Diğer Kurumlar
Kanun, yukarıda açıklanan şekilde iki temel takip yolu öngörmüştür. Ancak bunların dışında kanun koyucu geçici hukuki koruma olarak ihtiyati haciz ile konkordato ve sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılmasını, ayrıca iptal davası şeklinde kurumları da düzenlemiş ve ceza hükümlerine de yer vermiştir.
İhtiyati Haciz: Takip yollarına ilişkin yukarıdaki üçlü ayırımın dışında, takip yolu değil, geçici hukukî koruma olan ihtiyati haciz de kanunda düzenlenmiştir (İİK m. 257-268). İhtiyati haciz, doğrudan alacağı elde etmeye yönelik bir takip yolu olmayıp alacağı teminat altına almak için öngörülmüş geçici bir hukuki korumadır.
Konkordato: Konkordato, değişik sebeplerle işleri iyi gitmeyen ve malî durumu bozulan bir borçlunun korunması için kabul edilmiş bir müessesedir. Zor duruma düşen, malî durumu bozulan borçlu, borçlarını tam ve zamanında ödemek zorunda bırakılırsa, mevcut malvarlığı borçlarını ödemeye tam olarak yetmeyecek, iflâsa tâbi ise, ya iflâs edecek veya önce davranan alacaklılar alacaklarını alıp diğer alacaklılar alacaklarını hiç alamayacaktır. Bu durumda olan bir borçlu, alacaklılarıyla kanunda öngörülen şekilde anlaşma yaparsa, alacaklılarının kabul ettikleri şekilde ya da oranda veya sürede borçlarını öder ve borçlarından kurtulur. Konkordato, herhangi bir borçlunun kendi teklifi ya da alacaklılardan birinin teklifi ile alacaklılarının kanunda öngörülen çoğunluğu ile yaptığı ve mahkemenin tasdiki ile hüküm ifade eden bir anlaşmadır. Bu anlaşmaya göre alacaklılar alacaklarının, belirli oranda veya belirli zamanda ya da borçlunun malvarlığını onlara terk ederek ödenmesini kabul ederler ve bu anlaşmaya göre borç yerine getirildiğinde, borçlu borçlarının tamamından kurtulur.
Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırma: Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, alacaklılarıyla uzlaşarak borçlarını ve gerekiyorsa yapısal organizasyonlarını yeni koşullara adapte etmek suretiyle faaliyetlerine devam etmelerine imkan sağlayan uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma, konkordato ile birlikte düzenlenmiş olmasına rağmen konkordatonun bir türü olmadığı gibi, külli bir takip ve tasfiye usulü de değildir.
İptal Davası: Borçlunun malları haczedilmeden veya borçlunun iflâsından önce mal ve hakları üzerinde tasarruf yetkisi sınırlandırılmaz. Bu sebeple, malları haczedilecek veya iflâs edecek borçlunun mallarını alacaklılarından kaçırmak için bir takım kötüniyetli veya şüpheli tasarruflarda bulunması mümkündür. İşte borçlunun, mallarının haczinden veya iflâsından önce, alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı kanun nazarında bir takım şüpheli tasarrufları ve bağışlamaları iptal ettirebilmek için, bu tasarruftan zarar gören alacaklıları (hacizde alacağını alamayan, iflâsta tüm alacaklılar) korumak amacıyla dava açma hakkı tanınmıştır ki, buna iptal davası denir.